|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
General |
|
1 |
General |
bir şey yapmak için kafayı kullanma |
headwork n.
|
|
2 |
General |
bir şey yapmak itiyadında olmak |
be given to v.
|
|
3 |
General |
zahmet edip bir şey yapmak |
take the trouble to do something v.
|
|
4 |
General |
birinin haberi olmadan bir şey yapmak |
do something unbeknown to someone v.
|
|
5 |
General |
birine bir şey yapması için baskı yapmak |
press someone to v.
|
|
6 |
General |
bir şey yapmak için cesaretini toplamak |
get up the nerve to v.
|
|
7 |
General |
yapmak (birine olumsuz bir şey) |
subject to v.
|
|
8 |
General |
geliştirerek (başka bir şey) yapmak |
work up into v.
|
|
9 |
General |
eski bir giysiden yeni bir şey yapmak |
cut down a piece of clothing into v.
|
|
10 |
General |
bir şey yapmak |
be about something v.
|
|
11 |
General |
yanlış bir şey yapmak |
do wrong v.
|
|
12 |
General |
-den (bir şey) yapmak |
shape into v.
|
|
13 |
General |
komik veya eğlenceli bir şey yapmak |
do something funny v.
|
|
14 |
General |
bir şeye ek olarak başka bir şey daha yapmak/yaptıklarını çeşitlendirmek |
diversify from something into something else v.
|
|
15 |
General |
bir şey yapmak zorunda kalmak |
be forced into doing something v.
|
|
16 |
General |
birine bir şey karşılığında iyilik yapmak |
backscratch v.
|
|
17 |
General |
(birini, bir grubu) bir şey yapmak için ikna etmeye çalışmak |
woo v.
|
|
|
18 |
General |
hayır için bir şey yapmak |
do something for charity v.
|
|
19 |
General |
açlık nedeniyle bir şey yapmak zorunda kalmak |
hunger v.
|
|
20 |
General |
(video oyunlarında) kademe atlamak veya bir şey kazanmak için görevi tekrar yapmak |
grind v.
|
|
21 |
General |
(bir şey için) planlama yapmak |
posture v.
|
|
22 |
General |
bir şey yaparken hata yapmak |
make the mistake of doing something v.
|
|
Phrasals |
|
23 |
Phrasals |
çevresine (bir şey) yapmak |
build around (someone or something) v.
|
|
24 |
Phrasals |
çevresine (bir şey) yapmak |
build around v.
|
|
25 |
Phrasals |
sonunda (bir şey) olmak/yapmak |
end up as (something) v.
|
|
26 |
Phrasals |
sonunda (bir şey) olmak/yapmak |
end up (as)( something ) to become something v.
|
|
27 |
Phrasals |
bir alanı bir şey yapmak için ayırmak |
zone something as something v.
|
|
28 |
Phrasals |
etrafına (bir şey) yapmak |
build around (someone or something) v.
|
|
29 |
Phrasals |
etrafına (bir şey) yapmak |
build around v.
|
|
30 |
Phrasals |
birisiyle bir şey için pazarlık yapmak |
haggle with someone over something v.
|
|
31 |
Phrasals |
kendini tutamayıp (bir şey) yapmak |
break out with (something) v.
|
|
32 |
Phrasals |
kendini tutamayıp (bir şey) yapmak |
break out with something v.
|
|
33 |
Phrasals |
karşılığında (bir şey) yapmak |
repay (one) by (doing something) v.
|
|
34 |
Phrasals |
karşılığında (bir şey) yapmak/(birine bir şeyi) layık görmek |
repay (one) by (doing something) v.
|
|
35 |
Phrasals |
karşılığında (bir şey) yapmak |
repay someone by something v.
|
|
36 |
Phrasals |
(bir şey) yapmak için uğramak/girip çıkmak |
zip by v.
|
|
37 |
Phrasals |
(birine bir şey hakkında) soğuk yapmak |
chide (one) for (something) v.
|
|
|
38 |
Phrasals |
(birine bir şey hakkında) soğuk yapmak |
chide someone for something v.
|
|
39 |
Phrasals |
(biri veya bir şey hakkında) genelleme yapmak |
generalize about (someone or something) v.
|
|
40 |
Phrasals |
(biri veya bir şey hakkında) genelleme yapmak |
generalize on (someone or something) v.
|
|
41 |
Phrasals |
(biri veya bir şey hakkında) espri yapmak |
quip about (someone or something) v.
|
|
42 |
Phrasals |
bir şey için grev yapmak |
strike for something v.
|
|
43 |
Phrasals |
bir şey için birisiyle mülakat yapmak |
interview with someone for something v.
|
|
44 |
Phrasals |
bir şey üzerinde alıştırma yapmak |
practice on something v.
|
|
45 |
Phrasals |
birlikte/beraber bir şey yapmak |
throw in with someone v.
|
|
46 |
Phrasals |
bir şey üzerinde denemek/alıştırma yapmak |
practice upon something v.
|
|
47 |
Phrasals |
bir şey için harcama yapmak |
lay out (money) for something v.
|
|
48 |
Phrasals |
bir şey için ödeme yapmak |
shell out (money) for something v.
|
|
49 |
Phrasals |
bir şey için harcama yapmak |
shell out (money) for something v.
|
|
50 |
Phrasals |
bir şey için ödeme yapmak |
shell (money) out for something v.
|
|
51 |
Phrasals |
bir şey için harcama yapmak |
shell (money) out for something v.
|
|
52 |
Phrasals |
bir şey için prova yapmak |
rehearse for something v.
|
|
53 |
Phrasals |
bir şey üzerinde denemek/alıştırma yapmak |
practice on something v.
|
|
54 |
Phrasals |
bir şeyin ödemesini yapmak (bir şey için) ödeme yapmak |
pay on something v.
|
|
55 |
Phrasals |
bir şey üzerinde alıştırma yapmak |
practice upon something v.
|
|
56 |
Phrasals |
bir şeyin üstüne bir şey çizmek/bir şeyin resmini yapmak |
paint something on v.
|
|
57 |
Phrasals |
bir şey için sıraya girmek/kuyruk yapmak |
line up for something v.
|
|
58 |
Phrasals |
bir şeyin üstüne bir şey çizmek/bir şeyin resmini yapmak |
paint something onto something v.
|
|
59 |
Phrasals |
birisiyle bir şey için anlaşma yapmak |
contract with someone for something v.
|
|
60 |
Phrasals |
bir şey için ödeme yapmak |
fork out money (for something) v.
|
|
61 |
Phrasals |
bir şey için ödeme yapmak |
fork money out (for something) v.
|
|
62 |
Phrasals |
bir şey için harcama yapmak |
fork out money (for something) v.
|
|
63 |
Phrasals |
bir şey için ödeme yapmak |
fork over (some money) v.
|
|
64 |
Phrasals |
bir şey için harcama yapmak |
fork money out (for something) v.
|
|
65 |
Phrasals |
bir şey için harcama yapmak |
fork over (some money) v.
|
|
66 |
Phrasals |
bir şey için ödeme yapmak |
fork (some money) over v.
|
|
67 |
Phrasals |
bir şey için harcama yapmak |
fork (some money) over v.
|
|
68 |
Phrasals |
bir şey için ödeme yapmak |
lay out (money) for something v.
|
|
69 |
Phrasals |
(bir şey ile) misilleme yapmak |
counter with something v.
|
|
70 |
Phrasals |
(bir şey için) birine baskı yapmak |
pressure someone into something v.
|
|
71 |
Phrasals |
yontarak bir şeyden bir şey yapmak |
whittle something out of something v.
|
|
72 |
Phrasals |
(bir şey ya da birisi) için kampanya ya da gösteri yapmak |
crusade for (someone or something) v.
|
|
73 |
Phrasals |
bir çırpıda bir şey üretmek/yapmak |
toss something off v.
|
|
74 |
Phrasals |
bir şeyi başka bir şey kullanarak yapmak |
fashion (something) out of (something else) v.
|
|
75 |
Phrasals |
bir şeyden başka bir şey yapmak |
fashion something out of something v.
|
|
76 |
Phrasals |
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak |
judge between (someone or something) (and someone or something else) v.
|
|
77 |
Phrasals |
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak |
judge between (someone or something and someone or something else) v.
|
|
|
78 |
Phrasals |
bir şeyi başka bir şey kullanarak yeniden yapmak |
reconstruct something from something v.
|
|
79 |
Phrasals |
(biriyle/bir şeyle bir şey için) kira sözleşmesi yapmak |
lease (something) to (someone or something) v.
|
|
80 |
Phrasals |
biriyle bir şey için kira sözleşmesi yapmak |
lease something (out) to someone v.
|
|
81 |
Phrasals |
bir şey için belli bir miktarda ödeme yapmak |
expend something for something v.
|
|
82 |
Phrasals |
(birisi/bir şey) hakkında detaylı açıklama yapmak |
expound on (someone or something) v.
|
|
83 |
Phrasals |
(birisi/bir şey) üzerine detaylı konuşma yapmak |
expound on (someone or something) v.
|
|
84 |
Phrasals |
(birisi/bir şey) hakkında detaylı açıklama yapmak |
expound upon (someone or something) v.
|
|
85 |
Phrasals |
(birisi/bir şey) üzerine detaylı konuşma yapmak |
expound upon (someone or something) v.
|
|
86 |
Phrasals |
(birine veya bir şeye, biri veya bir şey) hakkında detaylı açıklama yapmak |
expound upon (someone or something) to (someone or something) v.
|
|
87 |
Phrasals |
(birine veya bir şeye, biri veya bir şey) üzerine detaylı konuşma yapmak |
expound upon (someone or something) to (someone or something) v.
|
|
88 |
Phrasals |
(birine veya bir şeye, biri veya bir şey) hakkında detaylı açıklama yapmak |
expound on (someone or something) to (someone or something) v.
|
|
89 |
Phrasals |
(birine veya bir şeye, biri veya bir şey) üzerine detaylı konuşma yapmak |
expound on (someone or something) to (someone or something) v.
|
|
90 |
Phrasals |
bir şey ziyafeti yapmak/vermek |
feast on something v.
|
|
91 |
Phrasals |
bir şey şöleni yapmak |
feast on something v.
|
|
92 |
Phrasals |
bir şey ziyafeti yapmak/vermek |
feast upon something v.
|
|
93 |
Phrasals |
bir şey şöleni yapmak |
feast upon something v.
|
|
94 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) bir şey yapmak zorunda bırakmak |
force on (someone or something) v.
|
|
95 |
Phrasals |
bir şeyden başka bir şey yapmak |
form something out of something v.
|
|
96 |
Phrasals |
(bir şeye/birine bir şey) takviyesi yapmak |
fortify (someone or something) with (something) v.
|
|
97 |
Phrasals |
(bir şeyden başka bir şey) uydurmak/yapmak |
make up (something) from (something) v.
|
|
98 |
Phrasals |
(bir şeyleri) bir araya getirip (başka bir şey) yapmak |
make up (something) from (something) v.
|
|
99 |
Phrasals |
bir şeyden başka bir şey yapmak/yaratmak |
make something up from something v.
|
|
100 |
Phrasals |
birine (bir şey) hakkında hatırlatma yapmak |
get on(to) someone (about something) v.
|
|
101 |
Phrasals |
(bir şey yapmak) karlı olmak |
pay to (do something) v.
|
|
102 |
Phrasals |
(bir şey) yapmak konusunda yan çizmek |
get out of doing (something) v.
|
|
103 |
Phrasals |
harekete geçmek/bir şey yapmak zorunda bırakmak |
push to v.
|
|
104 |
Phrasals |
bir şey yolunda bir anda bir sıçrama yapmak |
rocket into something v.
|
|
105 |
Phrasals |
bir şey yolunda hızlı bir çıkış yapmak |
rocket into something v.
|
|
106 |
Phrasals |
bir şey yolunda bir anda bir sıçrama yapmak |
rocket to something v.
|
|
107 |
Phrasals |
bir şey yolunda hızlı bir çıkış yapmak |
rocket to something v.
|
|
108 |
Phrasals |
(bir şey) yapmak için harekete geçirmek |
stir to (something) v.
|
|
109 |
Phrasals |
birini bir şey yapmak için harekete geçirmek |
stir someone into something v.
|
|
110 |
Phrasals |
birini bir şey yapmak için harekete geçirmek |
stir someone to something v.
|
|
111 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) üstünü başını (bir şey) yapmak |
strew (someone or something) with (something) v.
|
|
112 |
Phrasals |
bir şeyin her tarafını bir şey yapmak |
strew something with something v.
|
|
113 |
Phrasals |
her tarafını bir şey yapmak |
strew with v.
|
|
114 |
Phrasals |
(birini bir şey) yapmak zorunda bırakmak |
terrify (one) into (something) v.
|
|
115 |
Phrasals |
birini bir şey yapmak zorunda bırakmak |
terrify someone into something v.
|
|
116 |
Phrasals |
birini bir şey yapmak zorunda bırakmak |
terrorize someone into something v.
|
|
117 |
Phrasals |
(birini bir şey) yapmak zorunda bırakmak |
terrorize (one) into (something) v.
|
|
118 |
Phrasals |
(bir şey) üzerinde pratik yapmak |
train on (something) v.
|
|
119 |
Phrasals |
(bir şey) üzerinde alıştırma yapmak |
train on (something) v.
|
|
120 |
Phrasals |
(birini/kendini bir şey) hakkında bilgi sahibi yapmak |
verse (someone or oneself) in (something) v.
|
|
121 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) yapmak |
set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) v.
|
|
122 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak |
set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) v.
|
|
123 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi/kendini biri/bir şey) konumuna getirmek için gereken düzenlemeleri yapmak |
set (someone, something, or oneself) up as (someone or something) v.
|
|
124 |
Phrasals |
birini/bir şeyi bir şey yapmak |
set someone or something up as something v.
|
|
125 |
Phrasals |
birini/bir şeyi bir şey yapmak için gerekli ayarlamaları yapmak |
set someone or something up as something v.
|
|
126 |
Phrasals |
birini/bir şeyi bir şey yapmak için gerekli düzenlemeleri yapmak |
set someone or something up as something v.
|
|
127 |
Phrasals |
bir şey üzerine spekülasyon yapmak |
speculate on something v.
|
|
128 |
Phrasals |
biriyle/bir şeyle (biri/bir şey) arasında aracılık yapmak |
intercede with (someone or something) v.
|
|
129 |
Phrasals |
(biriyle biri/bir şey) arasında aracılık yapmak |
intercede (for someone) (with someone or something) v.
|
|
130 |
Phrasals |
bir şeyi kıvırıp bir şey yapmak |
fold something into something v.
|
|
131 |
Phrasals |
bir şeyi katlayıp bir şey yapmak |
fold something into something v.
|
|
132 |
Phrasals |
farklı parçaları bir araya getirerek bir şey yapmak |
patch together v.
|
|
133 |
Phrasals |
(bir şey) hakkında kabak tadı veren bir konuşma yapmak/hikaye anlatmak |
set off on (something) v.
|
|
134 |
Phrasals |
(bir şey) hakkında uzun ve sıkıcı bir konuşma yapmak/hikaye anlatmak |
set off on (something) v.
|
|
135 |
Phrasals |
(bir şey) hakkında uzun ve sıkıcı bir konuşma yapmak/hikaye anlatmak |
set off on (something) v.
|
|
136 |
Phrasals |
(biriyle/bir şeyle bir şey) yapmak için çalışmak |
join (someone or something) to (something) v.
|
|
137 |
Phrasals |
(birini) bir şey yapmak |
name (one) as v.
|
|
138 |
Phrasals |
(bir şey) çağrışımı yapmak |
taste of (something) v.
|
|
139 |
Phrasals |
birini (bir şey) yapmak zorunda/mecburiyetinde bırakmak |
bounce into (something) v.
|
|
140 |
Phrasals |
(bir şeyi) elde etmek için (bir şey) yapmak/harcamak |
put (something) toward (something) v.
|
|
141 |
Phrasals |
(bir şey yönünde) açı yapmak |
angle off (to or toward something) v.
|
|
142 |
Phrasals |
(biriyle biri/bir şey hakkında) espri yapmak |
joke (with someone) (about someone or something) v.
|
|
143 |
Phrasals |
(biriyle biri/bir şey hakkında) şakalaşmak/şaka yapmak |
joke (with someone) (about someone or something) v.
|
|
144 |
Phrasals |
birinin ihtiyacına uygun bir şey yapmak |
accommodate someone with something v.
|
|
145 |
Phrasals |
(bir konuda) bir şey yapmak |
act upon (something) v.
|
|
146 |
Phrasals |
(bir konuda) bir şey yapmak |
act on (something) v.
|
|
147 |
Phrasals |
(bir şey yapmak) niyetinde olmak |
aim to (do something) v.
|
|
148 |
Phrasals |
(bir şey yapmak) gayesinde olmak |
aim to (do something) v.
|
|
149 |
Phrasals |
(bir şey yapmak) istemek |
aim to (do something) v.
|
|
150 |
Phrasals |
bir şey olasılığını düşünerek plan yapmak |
allow for something v.
|
|
151 |
Phrasals |
(bir şey yapmak) niyetinde olmak |
aim to (do something) v.
|
|
152 |
Phrasals |
(bir şey yapmak) gayesinde olmak |
aim to (do something) v.
|
|
153 |
Phrasals |
(bir şey yapmak) istemek |
aim to (do something) v.
|
|
154 |
Phrasals |
bir şey olasılığını düşünerek plan yapmak |
allow for something v.
|
|
155 |
Phrasals |
biri/bir şey üzerinde kavis oluşturmak/yapmak |
arch over someone or something v.
|
|
156 |
Phrasals |
bir şey için hazırlık yapmak |
arrange for something v.
|
|
157 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) için misilleme yapmak |
avenge (oneself) against (someone or something) for (something) v.
|
|
158 |
Phrasals |
(bir şey) için misilleme yapmak |
avenge (oneself) for (something) v.
|
|
159 |
Phrasals |
(birine bir şey) için şantaj yapmak |
blackmail (someone) into (something) v.
|
|
160 |
Phrasals |
(birini) bir şey yapmak zorunda bırakmak |
bounce into (someone) v.
|
|
161 |
Phrasals |
(bir şey yapmak) için cesaretini toplamak |
bring (someone or oneself) to (do something) v.
|
|
162 |
Phrasals |
bir şey üzerinden bir şeye ekleme yapmak |
build something upon something v.
|
|
163 |
Phrasals |
bir şey üzerinden bir şeye ekleme yapmak |
build something on something v.
|
|
164 |
Phrasals |
bir yapıya ilave bir şey inşa etmek/yapmak |
build something on something v.
|
|
165 |
Phrasals |
bir yapıya ilave bir şey inşa etmek/yapmak |
build something onto something v.
|
|
166 |
Phrasals |
koştur koştur bir şey yapmak |
bustle about doing something v.
|
|
167 |
Phrasals |
koştura koştura bir şey yapmak |
bustle about doing something v.
|
|
168 |
Phrasals |
koşturup bir şey yapmak |
bustle about doing something v.
|
|
169 |
Phrasals |
gayretle bir şey yapmak |
bustle about doing something v.
|
|
170 |
Phrasals |
(biri/bir şey hakkında) bir dizi arama/görüşme yapmak |
call around (about someone or something) v.
|
|
171 |
Phrasals |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
call upon (someone) v.
|
|
172 |
Phrasals |
(biri/bir şey) üzerine/hakkında yorum yapmak |
comment upon (someone or something) v.
|
|
173 |
Phrasals |
(biri/bir şey) üzerine/hakkında yorum yapmak |
comment on (someone or something) v.
|
|
174 |
Phrasals |
(biri/bir şey) üzerine/hakkında yorum yapmak |
comment about (someone or something) v.
|
|
175 |
Phrasals |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
compel (someone) to (do something) v.
|
|
176 |
Phrasals |
(bir şey) hakkında yorum yapmak |
conjecture on (something) v.
|
|
177 |
Phrasals |
(bir şey) için sözleşme yapmak |
contract for (something) v.
|
|
178 |
Phrasals |
(biriyle/bir grupla bir şey) için sözleşme yapmak |
contract for (something) with (someone or something) v.
|
|
179 |
Phrasals |
(biriyle/bir grupla bir şey) için sözleşme yapmak |
contract with (someone or something) v.
|
|
180 |
Phrasals |
(biriyle/bir grupla bir şey) için sözleşme yapmak |
contract with (someone or something) for (something) v.
|
|
181 |
Phrasals |
(biriyle) bir iş/bir şey planı yapmak |
cook something up (with someone) v.
|
|
182 |
Phrasals |
(birine bir şey) için baskı yapmak |
cow (someone) into (something) v.
|
|
183 |
Phrasals |
(birine/bir şeye bir şey) için tezahürat yapmak |
cry out for (someone or something) v.
|
|
184 |
Phrasals |
(bir şey) ticareti yapmak |
deal in (something) v.
|
|
185 |
Phrasals |
(bir şey) işi yapmak |
deal in (something) v.
|
|
186 |
Phrasals |
(bir şey) üzerinden iş yapmak |
deal in (something) v.
|
|
187 |
Phrasals |
(iki kişi/şey) arasında bir seçim yapmak |
decide between (someone or something) v.
|
|
188 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için gösteri yapmak |
demonstrate for (someone or something) v.
|
|
189 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için yapmak |
devote to (someone or something) v.
|
|
190 |
Phrasals |
(birine bir şey) yapmak |
do (something) by (one) v.
|
|
191 |
Phrasals |
başka bir şey olarak da görev yapmak |
double as v.
|
|
192 |
Phrasals |
başka bir şey görevi de yapmak |
double as v.
|
|
193 |
Phrasals |
(birine bir şey) için baskı yapmak |
dragoon (someone) into (something) v.
|
|
194 |
Phrasals |
bir şey için baskı yapmak |
dragoon into v.
|
|
195 |
Phrasals |
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) boşaltmak |
drain (something) off to (do something) v.
|
|
196 |
Phrasals |
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) akıtmak |
drain (something) off to (do something) v.
|
|
197 |
Phrasals |
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) tahliye etmek |
drain (something) off to (do something) v.
|
|
198 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi bir şey) yapmak |
establish (someone or something) in (something) v.
|
|
199 |
Phrasals |
(biriyle bir şey hakkında) laf dalaşı yapmak |
exchange words (with somebody) (about something) [uk] v.
|
|
200 |
Phrasals |
(biriyle bir şey hakkında) laf dalaşı yapmak |
have words (with somebody) (about something) [uk] v.
|
|
201 |
Phrasals |
(bir şeyi) büyütüp (bir şey) yapmak |
expand (something) into (something) v.
|
|
202 |
Phrasals |
biri/bir şey üzerine/üzerinde deney yapmak |
experiment with someone or something v.
|
|
203 |
Phrasals |
biri/bir şey üzerinde deney yapmak |
experiment upon (someone or something) v.
|
|
204 |
Phrasals |
biri/bir şey üzerinde deney yapmak |
experiment on (someone or something) v.
|
|
205 |
Phrasals |
(bir şey) üzerinden giderek (başka bir şey) yapmak |
fashion (something) into (something else) v.
|
|
206 |
Phrasals |
(bir şeyden) yola çıkarak (başka bir şey) yapmak |
fashion (something) into (something else) v.
|
|
207 |
Phrasals |
(bir şey) olarak görev yapmak |
function as (something) v.
|
|
208 |
Phrasals |
(birinden/bir şeyden bir şey) çıkarımı yapmak |
gather (something) from (someone or something) v.
|
|
209 |
Phrasals |
(biri/bir şey) olmadan yapmak |
get along without (someone or something) v.
|
|
210 |
Phrasals |
(biri/bir şey) olmadan yapmak |
get by (without someone or something) v.
|
|
211 |
Phrasals |
(biri/bir şey) hakkında dedikodu yapmak |
gossip about (someone or something) v.
|
|
212 |
Phrasals |
öğüterek bir şey yapmak |
grind something out v.
|
|
213 |
Phrasals |
ezerek bir şey yapmak |
grind something out v.
|
|
214 |
Phrasals |
(bir şeyi) keserek/doğrayarak (bir şey) yapmak/haline getirmek |
hack (something) out of (something) v.
|
|
215 |
Phrasals |
(biriyle) biri/bir şey için/üzerine pazarlık yapmak |
haggle (with someone) over someone or something v.
|
|
216 |
Phrasals |
bir şey için pazarlık yapmak/etmek |
haggle about something v.
|
|
217 |
Phrasals |
(bir şey) için/üzerine pazarlık yapmak/etmek |
haggle over (something) v.
|
|
218 |
Phrasals |
oyarak (bir şey) yapmak |
hollow out v.
|
|
219 |
Phrasals |
(bir şey) aşısı yapmak |
inoculate with v.
|
|
220 |
Phrasals |
(bir şey) hakkında tahkikat yapmak |
inquire into (something) v.
|
|
221 |
Phrasals |
(bir şey) hakkında soruşturma yapmak |
inquire into (something) v.
|
|
222 |
Phrasals |
(bir şey) alarak ileriye yatırım yapmak |
invest in (something) v.
|
|
223 |
Phrasals |
(biri/bir şey) hakkında geyik yapmak |
jabber about (someone or something) v.
|
|
224 |
Phrasals |
(biri/bir şey) hakkında şaka yapmak |
jest about (someone or something) v.
|
|
225 |
Phrasals |
(biri/bir şey) hakkında şaka yapmak |
jest at (someone or something) v.
|
|
226 |
Phrasals |
(birine bir şey yapmak) için enerji/cesaret vermek |
jolly (someone) into (doing) (something) v.
|
|
227 |
Phrasals |
(biri/bir şey) karşısında sert ve ani çıkış yapmak |
lash out against (someone or something) v.
|
|
228 |
Phrasals |
(biri/bir şey) karşısında sert ve ani çıkış yapmak |
lash out at (someone or something) v.
|
|
229 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için lobi yapmak |
lobby for (someone or something) v.
|
|
230 |
Phrasals |
(bir şey) için plan yapmak/hazırlanmak |
look forward to (something) v.
|
|
231 |
Phrasals |
(birinden/bir şeyden bir şey) yapmak |
make (something) (out) of (someone or something) v.
|
|
232 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) yapmak |
make (something) against (someone or something) v.
|
|
233 |
Phrasals |
hakkında/üzerine (bir şey) yapmak |
make about v.
|
|
234 |
Phrasals |
-e karşı (bir şey) yapmak |
make against v.
|
|
235 |
Phrasals |
(biri/bir şey) olmadan yapmak/idare etmek |
manage without (someone or something) v.
|
|
236 |
Phrasals |
(bir şey) için manevra yapmak |
maneuver for (something) v.
|
|
237 |
Phrasals |
(bir şey) için hile yapmak |
maneuver for (something) v.
|
|
238 |
Phrasals |
(bir şey) için taktik yapmak |
maneuver for (something) v.
|
|
239 |
Phrasals |
(bir şey) için plan yapmak |
maneuver for (something) v.
|
|
240 |
Phrasals |
(biri/bir şey) rolü yapmak |
masquerade as (someone or something) v.
|
|
241 |
Phrasals |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
obligate (one) to v.
|
|
242 |
Phrasals |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
oblige (one) to (do something) v.
|
|
243 |
Phrasals |
(birini bir şey) yapmak |
ordain (one) as (something) v.
|
|
244 |
Phrasals |
üstüne (bir şey) çizmek/(bir şeyin) resmini yapmak |
paint on v.
|
|
245 |
Phrasals |
üstüne (bir şey) çizmek/(bir şeyin) resmini yapmak |
paint onto v.
|
|
246 |
Phrasals |
(bir şey) karşısında panik yapmak |
panic at (something) v.
|
|
247 |
Phrasals |
(biri/bir şey başka biri/bir şeymiş) gibi yapmak |
pass (someone or something) off (as something else) v.
|
|
248 |
Phrasals |
(bir şeyin) ödemesini (bir şey) aracılığıyla/üzerinden yapmak |
pay (for something) through (something) v.
|
|
249 |
Phrasals |
(birine bir şey yapması) için baskı yapmak |
pester (one) into (doing) (something) v.
|
|
250 |
Phrasals |
(birine bir şey) için baskı yapmak |
pester (someone) for (something) v.
|
|
251 |
Phrasals |
(birine bir şey) taklidi yapmak |
play (something) with (one) v.
|
|
252 |
Phrasals |
(bir şey) rolü yapmak |
play at being (something) v.
|
|
253 |
Phrasals |
(biri/bir şey) rolü yapmak |
pose as (someone or something) v.
|
|
254 |
Phrasals |
(biri/bir şey) numarası yapmak |
pose as (someone or something) v.
|
|
255 |
Phrasals |
(biri/bir şey) üzerinde deneme/alıştırma yapmak |
practice on (someone or something) [uk] v.
|
|
256 |
Phrasals |
(biri/bir şey) üzerinde talim yapmak |
practice on (someone or something) [uk] v.
|
|
257 |
Phrasals |
(bir şeye bir şey yaparak) girmek/giriş yapmak |
preface (something) by (doing something) v.
|
|
258 |
Phrasals |
(bir şeye bir şey yaparak/bir şeyle) girmek/giriş yapmak |
preface (something) with (doing something) v.
|
|
259 |
Phrasals |
(birine bir şey yapması konusunda) baskı yapmak |
pressure (one) into (doing something) v.
|
|
260 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda baskı yapmak |
pressure into v.
|
|
261 |
Phrasals |
(bir şey) numarası yapmak |
pretend to (something) v.
|
|
262 |
Phrasals |
(bir şeyden bir şey) üretmek/yapmak |
produce (something) from (something) v.
|
|
263 |
Phrasals |
(birini bir şey) yapmak zorunda bırakmak |
push (someone) into (something) v.
|
|
264 |
Phrasals |
(bir şey) için baskı yapmak |
push for (something) v.
|
|
265 |
Phrasals |
(bir şey) için elinden geleni yapmak |
put (one's) back into (something) v.
|
|
266 |
Phrasals |
(bir şey) için elinden geleni yapmak |
put (one's) back to (something) v.
|
|
267 |
Phrasals |
(birine bir şey için) baskı yapmak |
railroad (one) into (something) v.
|
|
268 |
Phrasals |
(biri/bir şey) hakkında araştırma yapmak |
read up on (someone or something) v.
|
|
269 |
Phrasals |
(birine sağladığı/yaptığı bir şey) için ödeme yapmak |
remunerate (one) for (something) v.
|
|
270 |
Phrasals |
(birine bir şey) için/karşılığında ödeme yapmak |
repay (one) for (something) v.
|
|
271 |
Phrasals |
karşılığında (bir şey) yapmak |
repay by v.
|
|
272 |
Phrasals |
(bir şey) için değişim yapmak |
retool for (something) v.
|
|
273 |
Phrasals |
(bir şey) için güncelleme yapmak |
retool for (something) v.
|
|
274 |
Phrasals |
(bir şey) yapmak için hemen koşmak |
rush to (something) v.
|
|
275 |
Phrasals |
(biri/bir şey) hakkında bir yorum yapmak |
say (something) about (someone or something) v.
|
|
276 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için sayı yapmak |
score for (someone or something) v.
|
|
277 |
Phrasals |
(biri/bir şey) adına sayı yapmak/puan kazanmak |
score for (someone or something) v.
|
|
278 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi bir şey) yapmak |
set up as v.
|
|
279 |
Phrasals |
(biri/bir şey) hakkında yorum yapmak |
speculate about (someone or something) v.
|
|
280 |
Phrasals |
(biri/bir şey) hakkında casusluk yapmak |
spy on (someone or something) v.
|
|
281 |
Phrasals |
(bir şey) stokunu yapmak |
stock up with (something) v.
|
|
282 |
Phrasals |
(bir şey yapmak, almak için durmak/mola vermek |
stop for (something) v.
|
|
283 |
Phrasals |
(bir şey) üzerine grev yapmak |
strike over (something) v.
|
|
284 |
Phrasals |
(bir şey) için grev yapmak |
strike over (something) v.
|
|
285 |
Phrasals |
(birini/kendini bir şey yapmak konusunda) tatlı dille kandırmak |
talk (someone or oneself) into (doing) (something) v.
|
|
286 |
Phrasals |
(biri/bir şey) hakkında konuşmak/dedikodu yapmak/tartışmak |
talk of (someone or something) v.
|
|
287 |
Phrasals |
(bir şey) için (resmi bir ticari teklif/anlaşma) yapmak |
tender (something) for (something) v.
|
|
288 |
Phrasals |
(bir şey) için test yapmak |
test for (something) v.
|
|
289 |
Phrasals |
(biri/bir şey) için şahitlik yapmak |
testify for (someone or something) v.
|
|
290 |
Phrasals |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
torment (one) into (doing something) v.
|
|
291 |
Phrasals |
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
torture (one) into (doing something) v.
|
|
292 |
Phrasals |
(bir şey) için çığırtkanlık yapmak |
tout for (something) v.
|
|
293 |
Phrasals |
(bir şey) için hazırlık yapmak |
train for (something) v.
|
|
294 |
Phrasals |
(bir şey) için hazırlık yapmak |
train up to (something) v.
|
|
295 |
Phrasals |
(bir şey) için idman yapmak |
train up to (something) v.
|
|
296 |
Phrasals |
-den oyarak bir şey yapmak |
whittle out of v.
|
|
297 |
Phrasals |
(bir şey) üzerinde işlem yapmak |
work on (something) v.
|
|
298 |
Phrasals |
(bir şey) üzerinde alıştırma/pratik yapmak |
work on (something) v.
|
|
299 |
Phrasals |
(bir alanı bir şey) yapmak için ayırmak |
zone (some place) as (something) v.
|
|
300 |
Phrasals |
(bir alanı bir şey) yapmak için ayırmak |
zone (something) for (something) v.
|
|
Phrases |
|
301 |
Phrases |
sık sık (bir şey) yapmak |
be given to (something) v.
|
|
302 |
Phrases |
düzenli olarak (bir şey) yapmak |
be given to (something) v.
|
|
303 |
Phrases |
sürekli (bir şey) yapmak |
be given to (something) v.
|
|
304 |
Phrases |
devamlı (bir şey) yapmak |
be given to (something) v.
|
|
305 |
Phrases |
sık sık bir şey yapmak |
be given to something/to doing something v.
|
|
306 |
Phrases |
düzenli olarak bir şey yapmak |
be given to something/to doing something v.
|
|
307 |
Phrases |
sürekli bir şey yapmak |
be given to something/to doing something v.
|
|
308 |
Phrases |
devamlı bir şey yapmak |
be given to something/to doing something v.
|
|
309 |
Phrases |
artık sadece (bir şey) yapmak/yapabilmek |
can but expr.
|
|
310 |
Phrases |
yalnızca/ancak/sadece (bir şey) (yapabilmek/yapmak) |
can but expr.
|
|
311 |
Phrases |
(bir şey yapmak) suç değil |
it's no crime to (do something) expr.
|
|
312 |
Phrases |
(bir şey yapmak) pahasına |
at the risk of (doing something) expr.
|
|
313 |
Phrases |
(bir şey yapmak birine) düşmez |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
|
314 |
Phrases |
(bir şey yapmak birine) uygun değil |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
|
315 |
Phrases |
(bir şey yapmak birinin) işi değil |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
|
316 |
Phrases |
(bir şey yapmak birine) göre değil |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
|
317 |
Phrases |
(bir şey yapmak birinin) üstüne vazife değil |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
|
318 |
Phrases |
bir şey yapmak bana düşmez, fakat ... |
far be it from me to do something, but... expr.
|
|
319 |
Phrases |
bir şey yapmak bana uygun değil, fakat ... |
far be it from me to do something, but... expr.
|
|
320 |
Phrases |
bir şey yapmak benim işim değil, fakat ... |
far be it from me to do something, but... expr.
|
|
321 |
Phrases |
bir şey yapmak bana göre değil, fakat ... |
far be it from me to do something, but... expr.
|
|
322 |
Phrases |
bir şey yapmak benim üstüme vazife değil, fakat … |
far be it from me to do something, but... expr.
|
|
323 |
Phrases |
bir şey/bir şey yapmak şöyle dursun |
far from something/doing something expr.
|
|
324 |
Phrases |
bir şey/bir şey yapmak bir yana |
far from something/doing something expr.
|
|
325 |
Phrases |
(bir şey yapabilmek/yapmak) için |
in order to (do something) expr.
|
|
326 |
Phrases |
bir şey yapabilmek/yapmak için |
in order to do something expr.
|
|
327 |
Phrases |
işi (bir şey yapmak) olan |
in the business of (doing something) expr.
|
|
Proverb |
|
328 |
Proverb |
bazen bir şey yapmak istesen de durup sabırla beklemen gerekir |
they also serve who only stand and wait
|
|
Colloquial |
|
329 |
Colloquial |
bir şey yapmak için yeterince erkek olmak |
be man enough to do something v.
|
|
330 |
Colloquial |
bir şey yapmak için yeterince cesur olmak |
be man enough to do something v.
|
|
331 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) yanıp tutuşmak |
crave to (do something) v.
|
|
332 |
Colloquial |
değiştirmek için bir şey yapmak |
do something/anything about v.
|
|
333 |
Colloquial |
bir konuda bir şey yapmak |
do something/anything about v.
|
|
334 |
Colloquial |
(birisi/bir şey) hakkında bir şey yapmak |
do (something) about v.
|
|
335 |
Colloquial |
akla hayale gelmez bir şey yapmak |
do the unthinkable v.
|
|
336 |
Colloquial |
asla umulmadık bir şey yapmak |
do the unthinkable v.
|
|
337 |
Colloquial |
aklın ucundan geçmeyecek bir şey yapmak |
do the unthinkable v.
|
|
338 |
Colloquial |
olağan dışı bir şey yapmak |
do the unthinkable v.
|
|
339 |
Colloquial |
akıllara zarar bir şey yapmak |
do the unthinkable v.
|
|
340 |
Colloquial |
kalkıp bir şey yapmak/söylemek |
turn round and do something v.
|
|
341 |
Colloquial |
beklenmedik şekilde bir şey yapmak/söylemek |
turn round and do something v.
|
|
342 |
Colloquial |
olmadık şekilde bir şey yapmak/söylemek |
turn round and do something v.
|
|
343 |
Colloquial |
bir anda dönüp bir şey yapmak/söylemek |
turn round and do something v.
|
|
344 |
Colloquial |
durup dururken bir şey yapmak/söylemek |
turn round and do something v.
|
|
345 |
Colloquial |
durduk yere bir şey yapmak/söylemek |
turn round and do something v.
|
|
346 |
Colloquial |
kalkıp bir şey yapmak/söylemek |
turn around and do something v.
|
|
347 |
Colloquial |
beklenmedik şekilde bir şey yapmak/söylemek |
turn around and do something v.
|
|
348 |
Colloquial |
olmadık şekilde bir şey yapmak/söylemek |
turn around and do something v.
|
|
349 |
Colloquial |
bir anda dönüp bir şey yapmak/söylemek |
turn around and do something v.
|
|
350 |
Colloquial |
durup dururken bir şey yapmak/söylemek |
turn around and do something v.
|
|
351 |
Colloquial |
durduk yere bir şey yapmak/söylemek |
turn around and do something v.
|
|
352 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) aklına gelmemek |
not think of (doing something) v.
|
|
353 |
Colloquial |
(bir şey yapmak birine) yarar/fayda sağlamak |
behoove (one) to (do something) v.
|
|
354 |
Colloquial |
(biri) için bir şey yapmak |
do for (someone) v.
|
|
355 |
Colloquial |
şans getirsin diye (bir şey) yapmak |
do something for luck v.
|
|
356 |
Colloquial |
uğur getirmesi için (bir şey) yapmak |
do something for luck v.
|
|
357 |
Colloquial |
(bir şey) için her şeyi yapmak |
give anything (for something) v.
|
|
358 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için yolunu uzatmak |
go out of (one's) way (to do something) v.
|
|
359 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için yolundan sapmak |
go out of (one's) way (to do something) v.
|
|
360 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için yolunu değiştirmek |
go out of (one's) way (to do something) v.
|
|
361 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için zahmete girmek |
go out of (one's) way (to do something) v.
|
|
362 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için zahmete katlanmak |
go out of (one's) way (to do something) v.
|
|
363 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için zahmet etmek |
go out of (one's) way (to do something) v.
|
|
364 |
Colloquial |
ileriyi/geleceği/yarını düşünmeden (bir şey) yapmak |
haul off and (do something) v.
|
|
365 |
Colloquial |
(bir şey) yapmak zorunda olmak |
have (something) to do v.
|
|
366 |
Colloquial |
kendini (bir şey yapmak için) sıkıntıya sokmak |
trouble oneself (to do something) v.
|
|
367 |
Colloquial |
(bir şey öyleymiş) gibi yapmak |
make out like (something is the case) v.
|
|
368 |
Colloquial |
(bir şey) olsun diye düzenlemeler/ayarlamalar yapmak |
work things so (that) (something is the case) v.
|
|
369 |
Colloquial |
ayarlamaları/düzenlemeleri (bir şey) olacak şekilde yapmak |
work things so (that) (something is the case) v.
|
|
370 |
Colloquial |
kendini serbest bırakıp tüm enerjisiyle bir şey yapmak |
let rip v.
|
|
371 |
Colloquial |
kendini özgür bırakıp tüm duygularıyla bir şey yapmak |
let rip v.
|
|
372 |
Colloquial |
bütün gün/gece/hafta sonu bir şey yapmak |
make a day/night/weekend of it v.
|
|
373 |
Colloquial |
(bir şeyleri) birleştirip (bir şey) yapmak |
make (something) from (other things) v.
|
|
374 |
Colloquial |
suç teşkil eden bir şey yapmak |
make a score v.
|
|
375 |
Colloquial |
uyuşturucu alım satımı, birini soyma, dolandırıcılık suç teşkil eden bir şey yapmak |
make a score v.
|
|
376 |
Colloquial |
enerjisini yükselten/yükseltecek bir şey yapmak |
have a pick-me-up v.
|
|
377 |
Colloquial |
moral veren bir şey yapmak |
have a pick-me-up v.
|
|
378 |
Colloquial |
modunu yükselten bir şey yapmak |
have a pick-me-up v.
|
|
379 |
Colloquial |
canlandırıcı bir şey yapmak |
have a pick-me-up v.
|
|
380 |
Colloquial |
sıkışınca/gerektiği yerde farklı bir şey yapmak |
punt v.
|
|
381 |
Colloquial |
şaşırtıcı bir şey yapmak |
punt v.
|
|
382 |
Colloquial |
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi, ideal, daha iyi konumda olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something v.
|
|
383 |
Colloquial |
bir şey için/bir şeyi yapmak için iyi bir fırsatı/şansı olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something v.
|
|
384 |
Colloquial |
bir şey için/bir şeyi yapmak için uygun konumda/yerde olmak |
be well, ideally, better placed for something/to do something v.
|
|
385 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için sabırsızlanmak |
be down to (do something) v.
|
|
386 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için hevesli olmak |
be down to (do something) v.
|
|
387 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için can atmak |
be down to (do something) v.
|
|
388 |
Colloquial |
gaza gelip bir şey yapmak |
haul off and do something [rural] v.
|
|
389 |
Colloquial |
fevrice bir şey yapmak |
haul off and do something [rural] v.
|
|
390 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) sabırsızlanmak |
can't wait (to do something) v.
|
|
391 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) daha iyi olmak |
be better off (doing something) v.
|
|
392 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) daha memnun edici olmak |
be better off (doing something) v.
|
|
393 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) daha mutlu edici olmak |
be better off (doing something) v.
|
|
394 |
Colloquial |
bir şey/bir şey yapmak için can atmak |
be dying for something/to do something v.
|
|
395 |
Colloquial |
bir şey/bir şey yapmak için ölmek |
be dying for something/to do something v.
|
|
396 |
Colloquial |
bir şey/bir şey yapmak için yanıp tutuşmak |
be dying for something/to do something v.
|
|
397 |
Colloquial |
(biri) için (bir şey) yapmak |
do for (someone) v.
|
|
398 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için ölmek |
be dying to (do something) v.
|
|
399 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için yanıp tutuşmak |
be dying to (do something) v.
|
|
400 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için can atmak |
be dying to (do something) v.
|
|
401 |
Colloquial |
gidip (bir şey) yapmak |
go v.
|
|
402 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için kandırmak |
get to (do something) v.
|
|
403 |
Colloquial |
bir şey için elinden gelen her şeyi yapmak |
go all out for something v.
|
|
404 |
Colloquial |
bir şey için elinden geleni yapmak |
go all out for something v.
|
|
405 |
Colloquial |
ileriyi/geleceği/yarını düşünmeden (bir şey) yapmak |
haul off and do v.
|
|
406 |
Colloquial |
fevrice bir şey yapmak |
haul off and do v.
|
|
407 |
Colloquial |
gaza gelip bir şey yapmak |
haul off and do v.
|
|
408 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) zorunda olmak |
have got to (do something) v.
|
|
409 |
Colloquial |
bir şey yapmak aklında olmak |
have it in mind to do something v.
|
|
410 |
Colloquial |
bir şey yapmak birinin içinde olmak |
have it in one to do something v.
|
|
411 |
Colloquial |
bir şey yapmak birinin içinde olmak |
have it in you to do something v.
|
|
412 |
Colloquial |
bir şey yapmak birinin içinde olmak |
have (got) it in you to do something v.
|
|
413 |
Colloquial |
acele içinde bir şey yapmak |
be in a hurry to do something v.
|
|
414 |
Colloquial |
telaş içinde bir şey yapmak |
be in a hurry to do something v.
|
|
415 |
Colloquial |
bir şey yapmak için sabırsızlanmak |
be in a hurry to do something v.
|
|
416 |
Colloquial |
bir şey olarak/yapmak konusunda çok deneyimi/tecrübesi olmak |
know what it is to be/do something v.
|
|
417 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) istemek |
mean to (do something) v.
|
|
418 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) zorunda olmak |
mean to (do something) v.
|
|
419 |
Colloquial |
zar zor (bir şey yapmak) |
struggle to (do something) v.
|
|
420 |
Colloquial |
eskiden bir şey yapmak |
used to do something v.
|
|
421 |
Colloquial |
vaktiyle bir şey yapmak |
used to do something v.
|
|
422 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) her şey/tamamen hazır |
(all) set adj.
|
|
423 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) hazır |
(all) set adj.
|
|
424 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) eksiksiz hazır/bir eksiği yok |
(all) set adj.
|
|
425 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) her şey/tamamen hazır |
(all) set adj.
|
|
426 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) hazır |
(all) set adj.
|
|
427 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) eksiksiz hazır/bir eksiği yok |
(all) set adj.
|
|
428 |
Colloquial |
bir şey/bir şeyi yapmak için ölen |
bent on something/on doing something adj.
|
|
429 |
Colloquial |
bir şey/bir şeyi yapmak için yanıp tutuşan |
bent on something/on doing something adj.
|
|
430 |
Colloquial |
arkasını dönüp bir şey yapmak (gitmek, ayrılmak) |
turn round and do something [brit] expr.
|
|
431 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) abes olmak |
can’t/couldn’t very well do something expr.
|
|
432 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) hiç de mantıklı olmamak |
can’t/couldn’t very well do something expr.
|
|
433 |
Colloquial |
bir anda (bir şey yapmak) |
up and (do something) expr.
|
|
434 |
Colloquial |
beklenmedik şekilde/bir anda (bir şey yapmak) |
up and (do something) expr.
|
|
435 |
Colloquial |
kalkıp (bir şey yapmak) |
up and (do something) expr.
|
|
436 |
Colloquial |
ansızın (bir şey yapmak) |
up and (do something) expr.
|
|
437 |
Colloquial |
aniden (bir şey yapmak) |
up and (do something) expr.
|
|
438 |
Colloquial |
birdenbire (bir şey yapmak) |
up and (do something) expr.
|
|
439 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) (çok) daha iyi |
(all) the better to (do something) expr.
|
|
440 |
Colloquial |
(bir şey yapmak için) daha (da) iyi |
(all) the better to (do something) expr.
|
|
441 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için hazırlanma |
fixing to (do something) expr.
|
|
442 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) için hazırlanma |
fixin to do something expr.
|
|
443 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) yasak değil |
it's no crime to (do something) expr.
|
|
444 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) ya da (bir şey yapmamak), (işte bütün mesele bu) |
to (do something) or not to (do something)(,that is the question) expr.
|
|
445 |
Colloquial |
(bir şey) yapmak ya da (yapmamak), (bütün mesele bu) |
to (do something) or not to (do something)(,that is the question) expr.
|
|
446 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) üzere |
bousta expr.
|
|
447 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) zorundaysan |
if you must (do something) expr.
|
|
448 |
Colloquial |
önemli olan (bir şey yapmak |
it is a matter of (doing something) expr.
|
|
449 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) kardır |
it pays to expr.
|
|
450 |
Colloquial |
(bir şey yapmak) fayda etmez |
it's no use (doing something) expr.
|
|
451 |
Colloquial |
bir şey yapmak dışında |
short of something/of doing something expr.
|
|
452 |
Colloquial |
bir şey yapmak için |
so as to do something expr.
|
|
453 |
Colloquial |
bir şey yapmak niyetiyle |
so as to do something expr.
|
|
454 |
Colloquial |
tek çare (bir şey yapmak) |
there's nothing (else) for it (but to do something) expr.
|
|
455 |
Colloquial |
(bir şey) yapmak isteyen |
up to (something) expr.
|
|
456 |
Colloquial |
(kalkıp bir şey yapmak) zorundaydın değil mi? |
you just had to (go and) (do something) expr.
|
|
Idioms |
|
457 |
Idioms |
formalite icabı (bir şey yapmak) |
(do something) as a matter of form n.
|
|
458 |
Idioms |
prosedür gereği (bir şey yapmak) |
(do something) as a matter of form n.
|
|
459 |
Idioms |
formaliteden (bir şey yapmak) |
(do something) as a matter of form n.
|
|
460 |
Idioms |
görüntü icabı (bir şey yapmak) |
(do something) as a matter of form n.
|
|
461 |
Idioms |
kural icabı (bir şey yapmak) |
(do something) as a matter of form n.
|
|
462 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) açık çek |
carte blanche (to do something) n.
|
|
463 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) tam yetki |
carte blanche (to do something) n.
|
|
464 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) sınırsız özgürlük |
carte blanche (to do something) n.
|
|
465 |
Idioms |
(bir şey/bir şeyi yapmak) uzak ihtimal |
(a) fat chance (of something/doing something) n.
|
|
466 |
Idioms |
(bir şey/bir şeyi yapmak için) hiç şans yok |
(a) fat chance (of something/doing something) n.
|
|
467 |
Idioms |
(bir şey/bir şeyi yapmak) için son fırsat |
last chance (for/at/to do something) n.
|
|
468 |
Idioms |
(bir şey/bir şeyi yapmak) için son şans |
last chance (for/at/to do something) n.
|
|
469 |
Idioms |
can sıkıcı/sinir bozucu bir şey yapmak |
ruffle a few feathers n.
|
|
470 |
Idioms |
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan finansal kaynak |
the wherewithal to (do something) n.
|
|
471 |
Idioms |
(bir şey yapmak) için gereken para |
the wherewithal to (do something) n.
|
|
472 |
Idioms |
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan motivasyon |
the wherewithal to (do something) n.
|
|
473 |
Idioms |
(bir şey yapmak) için gereken enerji |
the wherewithal to (do something) n.
|
|
474 |
Idioms |
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan girişkenlik |
the wherewithal to (do something) n.
|
|
475 |
Idioms |
(bir şey yapmak) için gereken sağduyu |
the wherewithal to (do something) n.
|
|
476 |
Idioms |
(bir şey yapmak) için ihtiyaç duyulan kafa/idrak |
the wherewithal to (do something) n.
|
|
477 |
Idioms |
(bir şey yapmak) için gereken beceri |
the wherewithal to (do something) n.
|
|
478 |
Idioms |
garip bir şey yapmak |
run a rig v.
|
|
479 |
Idioms |
(bir şey için) heyecan yapmak/sabırsızlanmak |
be keen about v.
|
|
480 |
Idioms |
(bir şey) arsızlığı yapmak |
feed the beast v.
|
|
481 |
Idioms |
inandıracak bir şey yapmak/söylemek |
give (one) to believe v.
|
|
482 |
Idioms |
inandıracak bir şey yapmak/söylemek |
give somebody to believe/understand (that) v.
|
|
483 |
Idioms |
(birini) gücendirecek bir şey yapmak |
tread on one's toes v.
|
|
484 |
Idioms |
(bir şey yapmak) istemek |
care to (do something) v.
|
|
485 |
Idioms |
(bir şey yapmak) ilgisini çekmek |
care to (do something) v.
|
|
486 |
Idioms |
ortalığı karıştıracak bir şey söylemek veya yapmak |
throw the cat among the pigeons v.
|
|
487 |
Idioms |
ortalığı karıştıracak bir şey söylemek veya yapmak |
set the cat among the pigeons v.
|
|
488 |
Idioms |
ortalığı karıştıracak bir şey söylemek veya yapmak |
put the cat among the pigeons v.
|
|
489 |
Idioms |
(bir şey yapmak için) hiçbir nedeni olmamak |
have no cause to (do something) v.
|
|
490 |
Idioms |
bir şey yapmak |
do something/anything about v.
|
|
491 |
Idioms |
alışılmışın dışında bir şey yapmak |
go off the beaten track v.
|
|
492 |
Idioms |
birini (bir şey yapmak için) kandırmak |
fool someone into something v.
|
|
493 |
Idioms |
birine bir şey yapması konusunda aşırı baskı yapmak |
high-pressure someone into something v.
|
|
494 |
Idioms |
çok riskli bir şey yapmak |
risk life and limb v.
|
|
495 |
Idioms |
canını dişine takarak/şevkle bir şey yapmak |
do something with a vengeance v.
|
|
496 |
Idioms |
geri dönülmeyecek bir şey yapmak |
cross the rubicon v.
|
|
497 |
Idioms |
kendini bir şey yapmak için yavaş yavaş hazırlamak |
work your way around v.
|
|
498 |
Idioms |
rakibine avantaj sağlayacak bir şey yapmak |
play into someone's hands v.
|
|
499 |
Idioms |
rakibine avantaj sağlayacak bir şey yapmak |
play into the hands of somebody v.
|
|
500 |
Idioms |
rakibine avantaj sağlayacak bir şey yapmak |
play into somebody's hands v.
|
|